''Hayat kısa, kuşlar uçuyor'' derler ya, aslında hayat yaşayabilene çok uzun, hiç de kısa değil. Daha doğrusu hayat dediğimiz şey yaşadığımız ve yaşamadığımız anların toplamı ise yaşamadığımız anlar hayatı uzun yapan temel neden.
Hayat yaşayabilene çok uzun, neden? Sen hiç yalnız kaldın mı üst üste geceler boyu ya da herkesin uyuduğu tek bir gece? İşte o gecede yaşadığın, yaşamadığın, düşündüğün ve düşünmediğin şeyler hayatını en az 2 gün uzatıyor. Geçmiyor saatler, zaman geçiyor ama senin için 5 saniye 5 dakika gibi geçiyor. Görece yavaşlıyor senin ekseninde zaman ve hayat sana hiç de kısa gelmiyor.
Daha ne çok yaşanacak aşklar, heyecanlar, zevkler ne gidilecek yerler ne yaşanmasını içten ice istediğin şeyler var. 20'li yaşları yarıladığın ve bitirdiğin zamandaki şeyleri düşünebilirsin ama kim 5-10 yıl ve daha uzun süreli zamanlarda ne olacağını kestirip kendini ona göre hazırlamış ki? Kim planını yapmış ki. Hayat belki güzel şeyleri yaşamak için kısa olabilir ama 70-80 yaşındaki dedeye, nineye bi soralım hayat çok mu kısaymış onlara? Elbette değil, o kadar devir ve hayat yaşamışlar ki, yüzlerindeki çizgiler belli ediyor hepsini. Biz ise kendimizi kandırıyoruz hayat çok kısa diye, yaşayabilene çok uzun. Kendinin ve hayatın şu an aktığının farkında olan herkes 5-10 yıl sonraki şeyleri düşünmez. Sadece şu anı düşünür. Doğum günleri gelenler -özellikle 20'li yaşlardaki çoğu kişi- yaşlandığını düşünüp üzülür. Aslında hiç yaşlanmadılar, hala genç kategorisindeler. Geçmişte yapamadığı şey için üzülür çoğu ama pişmanlık da bir yere kadar. Hayat süprizlerle dolu, kimse %100 beklediği hayatı beklendiği gibi yaşayamayacak, sen de yaşayamayacaksın diye üzülme. Çünkü ilk değilsin. Herkes seninle aynı durumda.
Hayattan zevk almak önemli, bir şeyi çok düşünmez zevk almayı örseler. Edebiyatı sev, insanı sev, kendini sev. Sana ne kendini sevdiriyorsa, onu sev. Pollyanna olma ama, gerektiği yerde kendin için sorumluluk al. Hayatta güzel şeylerin yanında kötü şeyler de var, ying-yang gibi iç iceler. İnsan saniyelerle değişir ying-yang'ın içinde, bir iyi olur bir kötü olur. Önemli olan stabilitesini korumasıdır bunlar olurken. Yaşarken yaşa, henüz ya da hiç yaşayamadığın içinse endişelenme. İlla ki o olmasa bile onun benzeri bir olay olacak.
Yaşadığımız anlar kadar yaşamadığımız anlar da önemli demiştim. Yaşamadığımız anları yakınımızdaki insanlar yaşayabiliyor. Bazen sevindirici bazen hüzün dolu, ne fark eder? Sonuçta hayat devam ediyor, kum saati akıyor. Sen istersen kum saatini boz, istersen kır. Başka yerde başka bir kum saati akmaya devam ediyor. Ortalama insan ömrü, hastalıklar, başka diğer etkenler herkesi ne kadar etkilerse seni de o kadar etkileyecek. Ne kadar değer kattıysan hayatına, ne kadar kendine göre anlamlandırabildiysen hayatını o kadar yaşamışsındır. Böylece hayat isterse kısa isterse çok kısa isterse de uzun veya çok uzun olsun -tabii ki sana göre- hiçbir zaman hayat kaygın olmaz.
Kişisel gelişim yazıları veya kitapları gibi oldu ama kişisel gelişim kitaplarından, yazılarından nefret ederim. Benim burada belli bir amacım yok sana bu yazıyı okuturken. ''Şöyle ol, böyle ol, hayat koçu gibi tavırlar'' ve niceleri gibi bir düşüncem de yok. Hayatı kendi penceremden özet geçmeye çalıştım. Kişisel gelişim kitabı veya yazısı okumadan kendi olabilen herkese de büyük saygım ve sevgim var. Son olarak, hepimiz ileri yaşlara gelmeden kendimizin ve hayatımızın kıymetini biliriz umarım.
16 Eylül 2015 Çarşamba
26 Temmuz 2015 Pazar
İstediklerimiz Olsaydı
İstekler, hayaller, gerçekleşmesi zor olan dilekler... Ya bunların hepsi gerçekleşmiş olsaydı, ne olurdu? Şimdiki yaşadığımız hayattan daha mutsuz ve kaos dolu bir hayatımız olurdu.
Bir düşünün. İstediklerimiz, hayallerimiz, dileklerimiz belirli bir süre sonra gerçek olsaydı ilk önce doyumsuz biri olur çıkardık. Bir elimiz yağda diğer elimiz balda, gözlerimiz bambaşka yerde olurdu. Hayal etmenin önemi kalmazdı, nasıl olsa oluyor. Hayatı boyunca çalışmak zorunda olmazdık ama her şey ayağımıza bile gelmediği için mutsuz olacaktık. İnsanoğlunun istekleri ve hayalleri sınırsızdır. En önemlilerinden biri de paradır. Para akışı çeşmeden akan su gibi olsaydı, doyumsuzluğu yaşardık. Her şeye sahip olabilirdik, hatta satın alınmayan aşka bile. Düşünsenize, sadece sizin istediğiniz oluyor. Yanınızdaki adam sizden daha kötü bir durumda oluyor. Tabii, siz kral olacaksınız yaşadığınız hayatta ama bu hep öyle sürmeyecek. Bir süre sonra örnekleri olduğu gibi mutsuzluktan intihar bile edebilirsiniz. Bu en kötü senaryo, kendinize iyi gelmeyeceği ise en basit gerçek.
Hayal etmesi daha güzel, tabii %100 gerçekleşmese bile belli bir kısmı gerçekleşirse mutsuzluk kısmına geçmeden mutlu mesut yaşayabiliriz. Küçük sürprizler olmuyor mu hayatta? Oluyor ama insan küçük sürprizlerin, mutluluklarla yetinmez, yetinemez. En büyüğü olsun ister. Para dahil istediğimiz eşyalar, giysiler, teknolojik ürünler ve niceleri bizimle olsaydı alışveriş ve birçok kavramı lugatımızdan silmemiz gerekirdi.
Ben hayatım boyunca şimdiye kadar hayal ederek, isteyerek, dileyerek geçirdim. Hala hayal ediyorum. Her seferinde olmuyor. Bu sefer daha güzel yenil lafının ''bu sefer daha güzel olmasın'' versiyonuyum adeta. Her olmayıştan sonra bir süreç geçiriyorum. Duruluyorum, sonra yine devam ediyorum.
İstediklerim, hayallerim olunca bir anlamı kalmayacak, anlamsızlaşacak hepsi. Onlara ayırdığın zamana acıyacaksın, kendi kişiliğini bile kaybedeceksin belki ilkelerin dahil. Olay sadece maddi değil, manevi olarak da aynı şeyler geçerli. Sevdiğiniz biri sizi hiç zorlamadan, hiç uğraştırmadan hiç kara kara onu düşünmeden sizi sevseydi, yanınıza gelseydi onun bi anlamı olmayacaktı. Oysa ki uğraşıp çabalayıp türlü yolu denedikten sonra olursa o sevinci, mutluluğu sanırım hiçbir şeye değişmez kimse. Sevmediğiniz insanlardan, hayattan, yaşama biçiminden sıyrılmak o kadar olsaydı kurtulduktan sonra yine mutlu olamayacaktınız.
''Hayallerini gerçekleştirdi'' derler ya hep, koskoca bir yalan. Hayalini gerçekleştirmedi, hayallerini gerçekleştirdiğini sandı sadece. Üçüncü bir kişi, o kişi hakkında hayallerini belli kalıplara bakıp hayallerini gerçekleştirdi kanısına varamaz en başta. Kişinin tek hayali ya da kafasındaki hayal araba, aşk, bambaşka bir hayat, para, maddi ve manevi türlü şey değildir, bunların yanında ileride gerçekleşecek bir şey daha vardır ama ilki olunca ikincini unutur. Ben ilkini bırak sıfırıncı sıradakini bile gerçekleştiremedim. Her şey adım atmakla başlıyor, destekle olmasa da olur. Yalnız olmazsanız, biriyle hayalinize/istediğinize/dileğinize giden yolu paylaşırsanız daha kolay ulaşacağınız kesin ama tek başına da başarılamayacak bir hayal yok, ütopyalar hariç.
Sonuç olarak, istediklerimiz olsaydı biz ''biz'' olamazdık, başka bir insan olurduk. Ben yine hayal etmeye, istemeye devam edeceğim. Siz de devam edin. Eğer istediklerimiz/hayallerimiz ''gerçekten'' gerçek bir biçimde olursa o zaman anlamlı bir şekilde başarmanın tadını çıkarabiliriz. İlki gerçekleşirse eğer ikinci için ertesi gün yolu yürümeye devam edin. Pes etmek en azından bu kulvarda yok. Ben çok pes ettim, çok kez de salladığım beyaz bayrağı indirip ''devam'' dedim. Darısı herkese.
Not: Bolca genelleme yaptım yazımda, blogumda ilk defa bu kadar genelleme yaptım ama geniş çaplı anlatmaya çalıştım.
Bir düşünün. İstediklerimiz, hayallerimiz, dileklerimiz belirli bir süre sonra gerçek olsaydı ilk önce doyumsuz biri olur çıkardık. Bir elimiz yağda diğer elimiz balda, gözlerimiz bambaşka yerde olurdu. Hayal etmenin önemi kalmazdı, nasıl olsa oluyor. Hayatı boyunca çalışmak zorunda olmazdık ama her şey ayağımıza bile gelmediği için mutsuz olacaktık. İnsanoğlunun istekleri ve hayalleri sınırsızdır. En önemlilerinden biri de paradır. Para akışı çeşmeden akan su gibi olsaydı, doyumsuzluğu yaşardık. Her şeye sahip olabilirdik, hatta satın alınmayan aşka bile. Düşünsenize, sadece sizin istediğiniz oluyor. Yanınızdaki adam sizden daha kötü bir durumda oluyor. Tabii, siz kral olacaksınız yaşadığınız hayatta ama bu hep öyle sürmeyecek. Bir süre sonra örnekleri olduğu gibi mutsuzluktan intihar bile edebilirsiniz. Bu en kötü senaryo, kendinize iyi gelmeyeceği ise en basit gerçek.
Hayal etmesi daha güzel, tabii %100 gerçekleşmese bile belli bir kısmı gerçekleşirse mutsuzluk kısmına geçmeden mutlu mesut yaşayabiliriz. Küçük sürprizler olmuyor mu hayatta? Oluyor ama insan küçük sürprizlerin, mutluluklarla yetinmez, yetinemez. En büyüğü olsun ister. Para dahil istediğimiz eşyalar, giysiler, teknolojik ürünler ve niceleri bizimle olsaydı alışveriş ve birçok kavramı lugatımızdan silmemiz gerekirdi.
Ben hayatım boyunca şimdiye kadar hayal ederek, isteyerek, dileyerek geçirdim. Hala hayal ediyorum. Her seferinde olmuyor. Bu sefer daha güzel yenil lafının ''bu sefer daha güzel olmasın'' versiyonuyum adeta. Her olmayıştan sonra bir süreç geçiriyorum. Duruluyorum, sonra yine devam ediyorum.
İstediklerim, hayallerim olunca bir anlamı kalmayacak, anlamsızlaşacak hepsi. Onlara ayırdığın zamana acıyacaksın, kendi kişiliğini bile kaybedeceksin belki ilkelerin dahil. Olay sadece maddi değil, manevi olarak da aynı şeyler geçerli. Sevdiğiniz biri sizi hiç zorlamadan, hiç uğraştırmadan hiç kara kara onu düşünmeden sizi sevseydi, yanınıza gelseydi onun bi anlamı olmayacaktı. Oysa ki uğraşıp çabalayıp türlü yolu denedikten sonra olursa o sevinci, mutluluğu sanırım hiçbir şeye değişmez kimse. Sevmediğiniz insanlardan, hayattan, yaşama biçiminden sıyrılmak o kadar olsaydı kurtulduktan sonra yine mutlu olamayacaktınız.
''Hayallerini gerçekleştirdi'' derler ya hep, koskoca bir yalan. Hayalini gerçekleştirmedi, hayallerini gerçekleştirdiğini sandı sadece. Üçüncü bir kişi, o kişi hakkında hayallerini belli kalıplara bakıp hayallerini gerçekleştirdi kanısına varamaz en başta. Kişinin tek hayali ya da kafasındaki hayal araba, aşk, bambaşka bir hayat, para, maddi ve manevi türlü şey değildir, bunların yanında ileride gerçekleşecek bir şey daha vardır ama ilki olunca ikincini unutur. Ben ilkini bırak sıfırıncı sıradakini bile gerçekleştiremedim. Her şey adım atmakla başlıyor, destekle olmasa da olur. Yalnız olmazsanız, biriyle hayalinize/istediğinize/dileğinize giden yolu paylaşırsanız daha kolay ulaşacağınız kesin ama tek başına da başarılamayacak bir hayal yok, ütopyalar hariç.
Sonuç olarak, istediklerimiz olsaydı biz ''biz'' olamazdık, başka bir insan olurduk. Ben yine hayal etmeye, istemeye devam edeceğim. Siz de devam edin. Eğer istediklerimiz/hayallerimiz ''gerçekten'' gerçek bir biçimde olursa o zaman anlamlı bir şekilde başarmanın tadını çıkarabiliriz. İlki gerçekleşirse eğer ikinci için ertesi gün yolu yürümeye devam edin. Pes etmek en azından bu kulvarda yok. Ben çok pes ettim, çok kez de salladığım beyaz bayrağı indirip ''devam'' dedim. Darısı herkese.
Not: Bolca genelleme yaptım yazımda, blogumda ilk defa bu kadar genelleme yaptım ama geniş çaplı anlatmaya çalıştım.
23 Temmuz 2015 Perşembe
Bir Kız
Bir kız gecenin karanlığında birini bekliyor...
Belki de hiç gelmeyecek birini. Alacakaranlıkta hiç korkmuyor kız. O karanlığa inat üstünde bembeyaz elbisesi, dik duruşu ile bekliyor. Önünde zamanından bir otomobil duruyor, içinde kimse yok. Sokağı tek bir sokak lambası aydınlatıyor. Otomobile doğru yöneliyor, sanki otomobil onu beklediği kişiye götürecekmiş gibi. Hayatı tehlikede olma ihtimaline karşın hiç korkmuyor, sessizliğini bozmuyor ve adım atıyor. Üzerindeki beyaz elbise gelinliği andırıyor. Evlilik değil de sanki beklediği kişi onun en çok bu elbisesini seviyor. O yüzden giymiş elbisesini. Kısa saçları, uzun saçlı kadınlardan daha dikkat çekici. Yüzünü saklıyor, arkadan bir prensesi andırıyor.
Belki de hiç gelmeyecek birini. Alacakaranlıkta hiç korkmuyor kız. O karanlığa inat üstünde bembeyaz elbisesi, dik duruşu ile bekliyor. Önünde zamanından bir otomobil duruyor, içinde kimse yok. Sokağı tek bir sokak lambası aydınlatıyor. Otomobile doğru yöneliyor, sanki otomobil onu beklediği kişiye götürecekmiş gibi. Hayatı tehlikede olma ihtimaline karşın hiç korkmuyor, sessizliğini bozmuyor ve adım atıyor. Üzerindeki beyaz elbise gelinliği andırıyor. Evlilik değil de sanki beklediği kişi onun en çok bu elbisesini seviyor. O yüzden giymiş elbisesini. Kısa saçları, uzun saçlı kadınlardan daha dikkat çekici. Yüzünü saklıyor, arkadan bir prensesi andırıyor.
Otomobil kız kendisine çok yaklaştığı anda gidiyor, içinde hala biri yok. Kız şaşkına dönüyor. Sokak lambası sönüyor ve karşısında beyaz bir ışık beliriyor. Ölen sevdiği bir anda ona görünüp gülümsüyor...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)