8 Ağustos 2018 Çarşamba

Kazanç Yok Kayıp Çok

Başlık ilginç oldu, kabul. Kazancın olmadığını, kaybın ise çok olduğunu anlatmak için ideal diye düşündüm.

Kazancım hem maddi hem manevi olarak yok. Kayıp da zaman başta olmak üzere insanlar, fırsatlar, hayaller vs diye uzun liste şeklinde gidiyor. Şansımın da bazı zamanlarda yarım yamalak olmasıyla iş içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Herhangi bir kaybı döndürmeye çalışırken olmayan kazancı kullanamıyorum, tekrar baştaki listeye dönüyorum sonra. Kazancın yokluğu, kaybın çokluğu artmaya devam ediyor.

Geçmiş fotoğraflara, anılara vs baktım da her zaman hayatıma biri girmiş, her zaman hayatım ortalamanın üstünde devam etmiş ta ki geçen seneye kadar. Yaklaşımlarım değişmiş, olgunlaşmış ama yapaylaşmış. Her genç gibi değişime maruz bırakılmışım ve hiç itiraz etmemişim. Kazanç olarak ortaya ne ürün ne de para koyabilmişim, kayıp olarak hem fiziksel hem ruhsal çok kaybım olmuş. Başkasının hırlayıp gürleyeceği durumlarda/olaylarda sessiz, sakin kalmışım. Büyük ihtimal yanımda olanlar ya da ortalama üstü hayat da bu yüzden. Kendimi hep frenlemişim, kendimce büyük facialarda bile frenlemişim. Zarar-kar dengesini zarara fazla vererek oluşturmuşum. Herkese içten pazarlıksız, karşılıksız yardım etmişim ama hiçbirinden fayda görememişim. Herkes kendi işine bakıp beni unutmuş. Bunlara sitem ya da isyan diyebilirler, ben durum tespiti yapıyorum. Herkesi laptop ekranından görüp yargılayacak ne hakimlik yeteneği var bende ne de avukat. Kimseyi savunmamış ya da suçlamamışım olanlar için, yaptıklarımda yanlış ya da saçma olduğunu bile bile yapmışım. Şimdi olsa yapmam belki, çocukluk değil ilişkilerin ve hayatın gidişatı böyleymiş.

Olduğum yerden kurtulmak için, bu gazla okulu erken ve çabuk bitirmişim. Sabır testi insanlardan geçmişim ve sabrın gerçekten herkese eşit miktarda verilmediğini tescil etmişim. Ortaya hala anlık veya geçici kazançlar koymuşum, hala milletin ağzını bükememişim. Kıskançlıktan çatlatamamışım, hala konuşmaya ve içlerinden saçma sapan konuşmaya devam etmişler. Neyse ki çoğu hayatımda yok, ben çıkartmadım. Onlar da çıkartmadı, hayatın olağan akışı sağolsun bağlantıyı tamamen kopardı. Şimdi istemem öyle kişileri de zaten, o yüzden durgunum. Aile ile problemlerin en büyüğünü yaşayıp suçlu olmuşum. Ailede müebbet ile cezalandırılmışım, yetmemiş iş somuta dökülmeye çalışılmış. Ben ruh sağlığım için ekstra ilaçlara başvurmamışım.

Hastane ve doktor delisi, pimpirikli denmiş oysa ki sağlıklı olmaya çalışmak için bir yerimi yırtarken kimseden destek görememişim. Çabalarım yetmemiş, normal doktora giderken bile iplenmez olmuşum. Millet antidepresanları ekmek arası gömerken benim fiziksel acılar batmış. Çok da umrunda değil ama değer verdiğim insanlar da gelmiş buradan vurmuş. Hastanede yaşlı amcalardan ve teyzelerden daha bitik halde bulmuşum beni ama yine de algılarımı kesen ve ruha çeviren ilaçlardan içmemişim. Hep sorun ve hastalıklı görülmüşüm, sağlıklıyken bile laf yemişim. Millete yine karşılıksız hasta olarak yardım etmişim, pimirikli olmuşum yine.

Hep sorun benmişim, ''intihar edeyim de siz de ben de kurtulayım'' dememe rağmen allah'ın beni insanlarla ve süründürecek olaylara sınadığına inanmışım. İşlerim rast gitmemiş, başarının kıyısından köşesinde dolaşıp tadımlık alıp başarısızlıktaki köşeme geri dönmüşüm. Boksta sayılmadan pes etmiş gibi vazgeçmişim her şeyden. Kimseye yaranamamışım, kimsenin gözünde iyi bir insan olamadım. Bunu çok da dert etmedim ama bazen gereksiz yere üzülüp üstüme oynanınca ruhum bağırmış.

Sonuçta ilk başa dönüyorum yine: Kazancım yok, kaybım çok. Hem de anlatılmayacak çok bu iki liste. Adaletin terazisi gibi dengede tutamadım. Denge benim işim değil ama iyiye daha fazla şey koyabilirdim. Sonunda ben kaybetmeyeyim de kim kaybetsin? Kabullenmişliği sevmem ama görünen köy kılavuz istemez. Kimsenin de kılavuzum olmasına gerek yok, çünkü kendilerini yargılayamadılar beni yargılamaktan. Umarım herkes bu kazanç-kayıp analizini yapıp eleştirisini yapabilir.